Organik Bağcılıkta Yabancı Ot Mücadelesi

28 07 2011

Download PDFI. Ulusal Sarıgöl İlçesi ve Değerleri Sempozyumu

 17-19 Şubat 2011, Sarıgöl-Manisa

Organik Bağcılıkta Yabancı Ot Mücadelesi

Dr. Y. Emre KİTİŞ

Süleyman Demirel Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Bitki Koruma Bölümü, 32260, Isparta

Özet

 Neredeyse insanlık tarihi kadar eski bir tarım kolu olan bağcılık, ülkemiz için ayrı bir öneme sahiptir. Zira ülkemiz pek çok üzüm çeşidinin gen merkezi konumundadır ve bağcılık için son derece elverişli iklim ve toprak şartlarına sahiptir. Bu nedenledir ki ülkemizde en çok yetiştirilen meyve gruplarından biri üzümdür. 80’li yılların sonunda özellikle Avrupa ülkelerinden gelen yoğun talep nedeniyle, geleneksel ihraç ürünlerimizden olan kuru üzümün organik olarak üretimi hızlı bir şekilde artış göstermiştir. Günümüzde de organik tarımda başı çeken ürünlerden biri kuru üzümdür. Neredeyse tamamı ihraç edilen organik kuru üzümün % 80’ini Sultani Çekirdeksiz adı verilen üzüm çeşidi oluşturmaktadır. Ülkemizde organik bağcılık özellikle İzmir ve Manisa çevresinde yapılmakta ve organik üretime geçen çiftçi sayısı her geçen gün artmaktadır. Organik bağcılıktaki bu hızlı artışa paralel olarak, tarımsal açıdan çözülmesi gereken problemlerin sayısı da artmaktadır. Bunlardan biri de yabancı otlardan kaynaklanan sorunlardır. Kimyasal ilaç kullanımına izin vermeyen organik tarımda, yabancı otları kontrol altına alacak alternatif yöntemler bulunmaktadır. Bunların içerisinde mekanik mücadele gibi bildik yöntemlerin yanı sıra, malçlama, alevleme, fırçalama ve örtücü bitki ekimi gibi yeni yöntemler de yer almaktadır. Kanunsal ve kültürel önlemler de yabancı otların bulaşmasını, yayılmasını ve artmasını önlemede oldukça etkili olmaktadır. Bunların yanı sıra, yabancı otları kontrol altına alabilecek biyolojik etmenlerin kullanıldığı da bilinmektedir. Organik tarımda başarılı bir yabancı ot kontrolü elde etmek için bu yöntemleri ayrı ayrı uygulamak yerine entegre ederek uygulamak çok daha başarılı sonuç vermektedir. Bu çalışmada organik bağ alanlarında yabancı ot mücadelesine uygun kontrol yöntemleri araştırılmış ve derlenmiştir.

 Anahtar Kelimeler: Organik tarım, Bağcılık, Yabancı ot, Alternatif kontrol

 1. Giriş

Türkiye dünyanın alan bakımından (482789 ha) 4., üretim miktarı (3918440 ton) bakımından 6. büyük bağ üretici ülkesidir (Anonim, 2008a). Ülkemizdeki toplam meyve üretimi içerisinde üzüm, % 25.13’lük payla en çok üretilen meyve olup, kişi başına tüketim bakımından da (29.4 kg/yıl) yine ilk sırayı almaktadır. Ülkemizde üretilen üzümün yarısına yakını (% 50.3) sofralık yaş üzüm olarak tüketilmekte, % 37.7 si kurutulmakta, % 12.0 si ise, şıra, şarap, pekmez, sirke, pestil vb. yapımında kullanılmaktadır (Anonim, 2008b). Ülkemizde üzümün en fazla üretildiği bölge Ege Bölgesidir. Bunu Akdeniz, Orta güney ve Güneydoğu bölgeleri izlemektedir. Ülkemizde kuru üzüm üretiminin ayrı bir yeri ve önemi vardır. Zira Türkiye kuru üzüm üretimi bakımından dünyada ilk sıradadır. Türkiye’de üretilen kuru üzümün yaklaşık olarak % 75 ini çekirdeksiz kuru üzüm oluşturmaktadır. Çekirdeksiz kuru üzüm üretimimizin tamamını Ege Bölgesi’nde başta Manisa olmak üzere Denizli ve İzmir illerinde hakim tek çeşit olarak yetiştirilen, aynı zamanda dünyanın da en tanınmış üzüm çeşidi olan Sultani sağlamaktadır. Bu değerli üzüm çeşidimiz, bulunduğu bölgede dünyanın en kaliteli çekirdeksiz kuru üzümünü vermektedir (Çelik ve ark., 2010).

Organik tarım bakımından da çekirdeksiz kuru üzüm ülkemiz için çok büyük bir öneme sahiptir. Çünkü organik olarak üretilen üzümün yaklaşık % 70 ini çekirdeksiz kuru üzüm oluşturmakta, bunun da % 80 ini Sultani çekirdeksiz teşkil etmektedir. Çekirdeksiz organik kuru üzümün tamamına yakını Manisa (13701 ton) ve İzmir (4268 ton) illerinde üretilmektedir. 1980’li yılların sonunda Avrupa ülkelerinden gelen talep doğrultusunda başlayan organik bağcılık hızlı bir gelişme göstermiş ve 1990 yılında 1472 ton olan organik üzüm üretimimiz bugün 23 bin ton civarına ulaşmıştır (Anonim, 2009). Bu yoğun üretime paralel olarak tarımsal açıdan çözülmesi gereken problemler de artmıştır. Bu problemlerden biri de, mücadele edilmediği takdirde önemli verim kayıplarına ve diğer başka sorunlara sebep olan yabancı otlardır.

 2. Bağ alanlarında yabancı otların önemi

            Diğer kültür bitkilerinde olduğu gibi bağ alanlarında da yabancı otlar, kültür bitkileri ile özellikle su, besin maddesi ve ışık gibi bitki gelişimini doğrudan etkileyen faktörler başta olmak üzere ortamdaki diğer pek çok kaynağa ortak olmakta ve salgıladıkları allelopatik kimyasallarla kültür bitkisi gelişimini olumsuz yönde etkilemektedirler. Ayrıca bağ alanlarında sorun olan pek çok hastalık etmeni ve böceğe konukçuluk ederek, bunların ortamda varlığını devam ettirmelerine ve bağa geçişine sebep olmaktadırlar. Küsküt (Cuscuta monogyna Vahl.) gibi parazit yabancı otlar ise, doğrudan asmaların genç gövde ve sürgünlerini penetre ederek, bitkileri zayıf düşürmektedir. Bazı yabancı otlar toprak yüzeyini gölgeleyerek ve terleme yoluyla toprak sıcaklığını düşürmekte, bu da topraktaki mikroorganizma faaliyetini ve besin maddesi alımını olumsuz etkilemektedir (Güncan, 2009). Ayrıca don riskini artırmaktadırlar. Yabancı otlanmanın yoğun olduğu bağlarda, özellikle fungal hastalık etmenlerinin populasyonu ve enfeksiyon riski artmaktadır. Tablo 1 de bağ alanlarında görülen, ülkemiz için önemli yabancı ot türleri verilmiştir. Ancak bu türler içerisinde özellikle Cuscuta monogyna gibi bağ omcaları üzerinde tam parazit olarak yaşayan ve bağın hem topraktan aldığı su ve besin elementlerini, hem de fotosentez ürünlerini kullanarak, bağı zayıf düşüren ve zamanla öldüren tam parazit yabancı otlar ve Cynodon dactylon, Convolvulus arvensis, Cyperus rotundus, Cirsium arvense, Sorghum halepense ve Malva sylvestris gibi kuvvetli gelişen, derin kök sistemine sahip, vejetatif olarak ta çoğalabilen çok yıllık yabancı otlar daha büyük önem arz etmektedir.

 Tablo 1. Ülkemizde bağ alanlarında sorun olan yabancı otlar (Tepe, 1998’den değiştirilerek)

Yabancı ot türü Türkçe ismi
Amaranthus spp. Horozibiği türleri
Anthemis spp. Papatyalar
Calendula arvensis L. Portakal nergisi
Capsella bursa-pastoris (L.) Medik. Çobançantası
Chenopodium album L. Sirken
Chrozophora tinctoria Bambul otu
Cirsium arvense (L.) Scop. Köygöçüren
Convolvulus arvensis L. Tarla sarmaşığı
Conyza canadensis L. Pire otu, şifa otu
Cuscuta monogyna Vahl. Bağ küskütü, bağ bozan
Cynodon dactylon (L.) Pers. Köpekdişi ayrığı
Cyperus rotundus L. Topalak
Digitaria sanguinalis (L.) Scop. Çatalotu
Malva spp. Ebegümeciler
Matricaria chamomilla L. Hakiki papatya
Medicago spp. Yabani yoncalar
Polygonum spp. Çobandeğnekleri
Portulaca oleracea L. Semizotu
Ranunculus spp. Düğünçiçekleri
Senecio vulgaris L. Kanarya otu
Setaria verticillata (L.) P.Beauv. Yapışkan kirpi darı
Setaria viridis (L.) P. Beauv. Kirpi darı
Sinapis arvensis L. Yabani hardal
Solanum nigrum L. Köpek üzümü
Sorghum halepense (L.) Pers. Kanyaş, geliç
Tribulus terrestris L. Demir dikeni
Trifolium spp. Üçgüller, tırfıllar
Xanthium spinosum L. Zincir pıtrağı
Xanthium strumarium L. Domuz pıtrağı

 Günümüzde konvansiyonel bağ alanlarında, yabancı ot mücadelesi amacıyla; kolay uygulanabilmesi ve çabuk sonuç vermesi gibi özelliklerinden dolayı daha çok kimyasal mücadele metotları uygulanmaktadır. Ancak bu uygulamalar yapılırken herbisitlerin sık ve hatalı kullanıldığı gözlenmektedir. Bunun sonucunda ise, insan ve hayvan sağlığı tehdit edilmekte, yabancı ot türleri herbisitlere karşı zamanla dayanıklılık kazanmakta, ekonomik zararlı olmayan türler zamanla dominant hale geçmekte, hedef dışı organizmalar zarar görmekte, biyolojik çeşitlilik azalmakta, kültür bitkilerinde fitotoksiteler oluşabilmekte ve benzeri birçok olumsuzluk ortaya çıkmaktadır. Bu olumsuzlukların daha iyi anlaşılmasıyla birlikte, çevre duyarlılığını dikkate alacak şekilde, sentetik ilaç, gübre ve benzeri girdilerin kullanılmasına izin vermeyen ve adına organik ya da ekolojik tarım denilen tarım sistemi geliştirilmiştir. Bu tarım sistemi özellikle çevre duyarlılığı gelişmiş toplumlarda giderek yaygınlaşmaktadır. Ülkemiz de ise, benzer hassasiyetlerle bu tarım sistemini uygulayanlar olduğu gibi, başta Avrupa ülkeleri olmak üzere, yurt dışından gelen organik ürün taleplerini karşılamak amacıyla organik tarım yapan üreticiler bulunmakta ve sayıları her geçen gün artmaktadır. Ülkemizde organik tarım yapılan alanların önemli bir bölümünü teşkil eden bağ alanlarında, mücadele edilmediği takdirde çok önemli verim kayıplarına sebep olan yabancı otların mücadelesinde kullanılabilecek, en az kimyasal mücadele kadar etkili yöntemler mevcuttur. 

3. Organik bağcılıkta yabancı ot mücadelesinde kullanılan yöntemler

3.1. Kültürel önlemler

Kültürel önlemler olarak ele alınan işlemler yabancı otların özellikle bulaşmasını engellemek ve yetiştiricilik tekniklerinin kültür bitkisi yabancı ot rekabetinde kültür bitkisine avantaj sağlayacak şekilde uygulanmasını içerir. Kültür bitkilerinin yetiştirildiği diğer alanlarda olduğu gibi, organik bağ yetiştiriciliği yapılan alanlarda da dışarıdan olabilecek bulaşmaların önüne geçilmesi son derece önemlidir. Müdahale edilmediği takdirde, bulunduğu alana hakim olma eğiliminde ve kabiliyetinde olan yabancı otlarla uğraşıp durmak yerine bunların temiz alanlara girişine engel olmak, her ne kadar bunu başarmak zor olsa da daha etkili bir yaklaşımdır. Bunu bir örnekle açıklamak daha yerinde olur. Hemen her yerde görebileceğimiz ve halk arasında “sirken” ya da “ak kazayağı” adı verilen yabancı ot türü (Chenopodium album L.)’ne ait tek bir bitki yüz bin’in üzerinde tohum oluşturur ve bu türün tohumları yaklaşık 20 yıl toprakta ölmeden canlılığını korur. Sahip oldukları dormansi özelliği sayesinde de hiçbir zaman tohumların hepsi birden çimlenmez ve toprakta her zaman çok büyük bir miktarda tohum rezervi olur. Böyle bir yabancı otun temiz bir alana bulaşması ve sadece bir kez tohumunu toprağa dökmesi, o alana kalıcı olarak yerleşmesi için yeterlidir. Dolayısıyla, özellikle rejenerasyon, rekabet ve adaptasyon yetenekleri yüksek yabancı otların bağ alanlarımıza bulaşmaması için gereken tedbirlerin mutlaka alınması gerekmektedir. Organik bağ alanlarına yabancı otlar daha çok çiftlik gübresi ve tarım alet ve ekipmanları ile bulaşmaktadır. Bu nedenle çiftlik gübrelerinin asgari 6 ay fermantasyona tabi tutulduktan sonra uygulanması gerekir. Bu işlem mümkünse, taze gübre bağ alanına sokulmadan, dışarıda yapılmalıdır. Zira gübre yığınlarının bulunduğu yerler birer yabancı ot rezervuarı gibidirler. Yabancı otların yayılmasında önemli etkenlerden biri de, çiftlik ekipmanlarına tutunan tohum ve vejetatif organların bir yerden diğer bir yere taşınmasıdır. Yabancı otların bağ alanlarına yayılmasında daha çok toprak işleme aletleri etkili olmaktadır. Bu nedenle bu aletlerin bir bağdan diğer bir bağa geçişinde mutlaka temizlenmeleri gerekir. Yabancı otların bağ alanlarına yayılma yollarından biri de sulama suyudur. Ancak bugün damla sulama yönteminin yaygınlaşmasıyla birlikte, bu risk giderek azalmıştır. Salma, karık ya da ocak usulü sulamanın devam ettiği bağlarda, özellikle sulama kanallarının kenarlarında bulunan yabancı otlar kontrol altında alınmalıdır. Bunun yanı sıra, sulama kanallarına konulacak elekler sayesinde birçok yabancı otun tohum ve üreme organı tutulabilir. Özellikle bağ küskütünün (C. monogyna) mücadelesinde yayılmayı önleyici tedbirler ve kültürel önlemler oldukça önemlidir. Küskütle bulaşık bağlar sık aralıklarla takip edilmeli ve küskütün görüldüğü dallar geride kalıntı bırakılmayacak şekilde kesilerek, yakılmalıdır. İlkbaharda omcalar yapraklanmadan önce, toprağa düşmüş tohumların çimlenerek dallara tutunmasına mani olmak için omcaların altına taç genişliğinden daha geniş olmak üzere 5-10 cm kalınlığında saman serilmeli ve küskütün samana sarılmasından sonra toplanıp yakılmalıdır. Bağ küskütü ile mücadelede, yüksek budama ile omcaları tele almanın da iyi bir önlem olduğu saptanmıştır (Özer ve ark., 1998). Küskütle bulaşık bağlardan üretim amacıyla çubuk alınmamalı, omca ya da dallar üzerinde kalan bir parça küskütün vejetatif olarak hızlı bir şekilde gelişeceği ve tüm omcaları sarabileceği unutulmamalıdır.

Organik bağ alanlarında yabancı otları kontrol etmek için uygulanabilecek diğer bir kültürel işlem örtücü bitki ekimidir. Örtücü bitkiler, hızlı gelişen ve yüzeyde oluşturduğu sık habitusla toprağı örten, tek ya da çok yıllık otsu bitkilerdir. Bu bitkiler rekabet, mekanik blokaj ve allelopati yoluyla yabancı otların gelişimini baskı altına alırlar. Toprak yüzeyinde yoğun bir bitki örtüsü oluşturdukları için geç çimlenen yabancı ot türleri üzerinde malç etkisi yaratmaktadırlar. Dolayısıyla bu yabancı otlar yeterli ışık alamadıkları için gelişmeleri yavaşlamakta ya da durmaktadır. Erken çıkış yapan yabancı ot türleri ise sık gelişen örtücü bitki içerisinde boğulmakta ve ortam kaynaklarından yeterince faydalanamadıkları için gelişmeleri yavaşlamaktadır (Kitiş, 2010). Örtücü bitkiler agro-ekosistemin dengesini bozmadan yabancı otları kontrol etmesinin yanı sıra, toprağın yapısını iyileştirerek, su içeriğini düzenler. Toprağın organik madde miktarını, karbon dinamiklerini ve mikrobiyal fonksiyonlarını artırır. Toprak erozyonunu önler. Baklagil olan türler toprağa azot fikse eder. Birçok faydalı böcek için insektaryum vazifesi görür. Toprak solucanlarında olduğu gibi makrofaunayı zenginleştirir. Tüm bu özellikleri sayesinde örtücü bitkiler, organik tarımın önemli bileşenlerinden biri olarak görülmelidir. Örtücü bitki olarak kullanılacak türlerin; kısa boylu, yüzlek ve saçak kök sitemine sahip, hızlı çimlenen ve yatmaya dayanıklı türler olması gerekir. Ülkemizde, bağ alanlarında kışlık olarak fiğ türleri (Vicia spp.), yazlık olarak ise, karabuğday (Fagopyrum esculentum Moench) örtücü bitki olarak başarıyla kullanılabilir.

3.2. Mekanik mücadele

Yabancı otlarla mücadelede toprak işleme bugün en çok kullanılan yöntemlerden biridir. Ancak yabancı otların kontrolünde; yapılan toprak işlemenin zamanı, şekli ve sıklığı amaca ulaşmada oldukça önemlidir. Toprak işleme uygulamasından başarılı bir sonuç almak için dikkat edilmesi gereken bazı hususlar vardır. Güncan (2009)’a göre bunlar;

* Toprak işleme mutlaka yabancı otlar tohum bağlamadan önce yapılmalıdır.

* Toprak işlemede mümkün olduğu ölçüde yabancı otların vejetatif çoğalmasına uygun olmayan iklim ve toprak koşullarının bulunduğu periyotlar tercih edilmelidir. Aksi takdirde ve toprak işlemenin tekrarlanmaması halinde yabancı otun azalmasına değil, çoğalmasına neden olunur.

* Toprağın, özellikle pulluk gibi toprağı deviren aletlerle sürülmesiyle yüzeye çıkan toprak altı üreme organlarının tırmıkla toplanarak yakılması, toprak altı organları ile çoğalan çok yıllık yabancı otların kontrolünde oldukça önemlidir.

* Rizom, stolon ve yumru gibi toprak altı organları ile çoğalan çok yıllık yabancı otların kontrolünde toprağı dikine işleyen diskaro ve freze gibi aletlerin toprak altı organları parçaladıkları ve apikal dominansın kırılmasına bağlı olarak, yabancı otlanmanın arttığı göz ardı edilmemeli ve bu tür bir uygulamanın ardından toprak işleme tekrarlanmalıdır.

* Çok yıllık yabancı otların mücadelesinde toprak işleme, toprak altı organlarında bulunan depo maddelerinin en az olduğu dönemde yapılmalı ve bu işlem asimilasyon ürünlerinin depo edilmesine fırsat verilmeyecek sıklıkla tekrarlanmalıdır. Bu şekilde toprak altı organlarda depo edilen besin maddeleri tüketilmiş olur ve bitki yeniden sürgün veremez. Örneğin tarla sarmaşığı (Convolvulus arvensis) 4-6 yapraklı döneme kadar toprak altı organlardaki depo maddelerini harcar ve bu dönemden sonra bu maddeleri yeniden depo etmeye başlar (Güncan, 1979). Bu nedenle tarla sarmaşığına karşı uygulanacak mekanik mücadele yönteminde 4-6 yapraklı dönem geçirilmemelidir.

Organik bağ alanlarında, yabancı ot kontrolü için uygulanabilecek bir diğer mekanik mücadele yöntemi biçmedir. Biçme işlemi genellikle yabancı otların kültür bitkisi ile rekabetini azaltmak, tohum bağlamalarını önlemek ve çok yıllık yabancı otların toprak altı organlarındaki depo maddelerini azaltmak amacıyla uygulanır. Bazı yabancı otlarda biçimi takiben dormant gözler uyanır ve sürer. Bu tür yabancı otları başarılı bir şekilde kontrol edebilmek için sık aralıklarla biçim yapmak gerekebilir. Çok yıllık yabancı otlarda biçme işleminin tekrarlanması, sadece tohum bağlamayı engellemez aynı zamanda toprak işlemede olduğu gibi toprak altı organlarındaki depo maddelerinin azalmasına neden olur. Biçme işlemi için en uygun zaman toprak işlemede olduğu gibi toprak altı organlarındaki depo maddelerinin en düşük olduğu devredir. Söz konusu devre ülkemizde genellikle ilkbahar aylarına rastlamaktadır (Güncan, 2009). Son yıllarda kullanımı giderek yaygınlaşan ve adına motorlu tırpan adı verilen aletlerle, traktörün ulaşamadığı sıra üzerindeki yabancı otlar daha az zahmetle ve daha hızlı bir şekilde biçilebilmektedir. Biçme işleminin dezavantajı yere yatık gelişen sürünücü formdaki ya da çok kısa boylu yabancı otlara zarar verememesidir. Ayrıca sürekli biçme uygulamasının yapıldığı alanlarda, biçmeye karşı reaksiyonu güçlü, rejenerasyon yeteneği yüksek bazı yabancı otlar zamanla ortama hakim olmaktadır. Kitiş (2009)’in yaptığı çalışmada, sürekli biçme uygulaması yapılan parsellerde özellikle tohumla çoğalan tek yıllık ve dik gelişen yabancı otlar ortamda varlığını devam ettiremezken, çatal otu (Digitaria sanguinalis) ve topalak (Cyperus rotundus) gibi biçmeye dayanıklı, çimsi yabancı otlar yoğunluğunu ve kapladığı alanı artırmıştır. Bu tür yabancı otların biçmeyle kontrol edilebilmesi için daha sık ve derin biçme uygulamasının yapılması gerektiği ortaya çıkmıştır.

Mekanik yabancı ot kontrolünde kullanabileceğimiz bir diğer yöntem fırçalamadır. Ülkemiz için oldukça yeni bir yöntem olan fırçalamada, toprak yüzeyine paralel ya da dik yönde dönen fırçalar kullanılmaktadır. Traktörün kuyruk milinden aldığı hareketle dönen bu fırçalar, özellikle yeni çıkış yapmış yabancı otların mücadelesinde oldukça etkilidir. Toprağın ilk birkaç cm sinde etkili olan fırçalama yöntemi ile toprak yapısı zarar görmezken, kaymak tabakası kırılmaktadır.

3.3. Fiziksel mücadele

Fiziksel mücadele ile yabancı otların kontrolünde, ısı, ışık ve elektromanyetik dalgalar gibi fiziksel parametrelerin yabancı otlara maruz bırakılması ya da engellenmesi esasına dayanan yöntemler kullanılır. Bağ alanlarında yabancı ot mücadelesi amacıyla uygulanabilecek fiziksel yöntemler ağırlıklı olarak malçlama ve alevlemedir.

Malçlama, en kısa tanımıyla toprak yüzeyinin ışık geçirmeyen bir materyalle örtülmesi işlemidir. Malçlama amacıyla günümüzde daha çok siyah naylon (polietilen) örtüler kullanılmakla birlikte, organik ve inorganik pek çok materyal (Sap, saman, kavuz, yaprak, kompost, kağıt vb.) malçlama amacıyla kullanılabilir. Malç uygulamaları yabancı ot kontrolünün yanı sıra, toprak sıcaklığını muhafaza ederek, bitkinin gelişimini hızlandırır. Buharlaşma yoluyla topraktan su kaybını azaltarak, sulama sıklığını azaltır. Toprak kökenli bulaşmaları engeller. Ağır yağışlarla toprağın yıkanmasına mani olur. Tüm bu özellikleri ile malçlama hem başarılı bir yabancı ot kontrol yöntemi, hem de önemli bir bitkisel üretim bileşeni olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak, pratikte yaygın olarak kullanılan naylon örtülerin bazı dezavantajları vardır. Örneğin naylonun delinme ve yırtılmaya karşı mukavemeti oldukça düşük olup, aynı örtü malzemesi genelde iki yıldan daha fazla kullanılamamaktadır. Ayrıca naylon örtülerin hava ve su geçirme özelliği olmadığından dolayı örtü altındaki havasız (anaerobik) koşullarda kültür bitkilerinde hastalık oluşturan bazı toprak kökenli patojenlerin arttığı bilinmektedir. Naylon örtülerin bu olumsuzluklarını bertaraf edecek, malç tekstili adı verilen yeni örtü malzemeleri üretilmektedir. Malç tekstillerinin en büyük özelliği gözenekli bir yapıya sahip olmaları ve dolayısıyla hava ve suyun giriş çıkışına izin vermeleridir. Bu sayede toprak havasız kalmamakta ve bitkinin kök çevresinde anaerobik ortam oluşmamaktadır. Ayrıca naylon örtülerde faydalanılamayan yağmur sularından istifade edilmekte ve eğer arzu edilirse malçın üzerinden sulama yapılmasına imkan tanımaktadır. İkinci önemli özelliği ise, dayanımının yüksek olmasıdır. Örneğin naylon örtüler bir ya da iki yıl kullanılabilirken, malç tekstilleri kalınlığına bağlı olarak 4-5 yıl değiştirilmeden kullanılabilmektedir. Çünkü bu ürünlerin prosesinde yüksek mukavemet özelliğine sahip kompozit malzemeler kullanılmaktadır. Bu sayede özellikle bağ alanları gibi çok yıllık kültürlerde bu materyal değiştirilmeden uzun süreli kullanılabilmektedir. Konvansiyonel polietilen örtülere önemli bir alternatif olan malç tekstillerinin arazide uygulanması ve toplanması da naylon örtülere göre daha kolay olmaktadır (Kitiş, 2009).

            Bağ alanlarında kimyasal yabancı ot mücadelesine alternatif olabilecek bir diğer fiziksel yöntem alevlemedir. Alevleme, özellikle toprak yüzeyine yeni çıkmış yabancı otların büyüme noktalarına ısı uygulaması ile zarar verilmesi esasına dayanan bir yöntemdir. Buradaki temel prensip yakmadan farklı olarak kısa süreli yüksek ısı uygulamasının, yabancı otlarda hücre özsuyunun genişleyerek hücre duvarlarını patlatması ve arkasından bitkinin solarak ölmesine dayanmaktadır. Bu amaçla daha çok propan ve benzeri yanıcı gazlar kullanılmaktadır. Bunun için özel olarak geliştirilmiş elde ya da sırtta taşınan aletler olduğu gibi geniş alanlarda uygulamaya müsait, traktöre entegre edilen modeller de bulunmaktadır. Bağ alanlarında alevleme, çapraz ve paralel olmak üzere iki şekilde uygulanabilir. Çapraz alevlemede, kültür bitkisi sırasının her iki tarafından belirli bir açıyla yerleştirilmiş olan alev tabancaları kullanılmaktadır. Bu tip uygulama, yapısal özellikleri sayesinde yüksek ısıya tolerant, asma gibi kültür bitkisi türlerinde yapılmaktadır. Alev tabancası, kültür bitkisinin kök boğazı çevresini hedef alacak şekilde ayarlanmalı, sıranın her iki tarafındaki tabancalar birbiriyle karşı karşıya konumda olmamalıdır. Aksi takdirde bir türbülans oluşmakta ve yukarı yükselen sıcaklık kültür bitkisine zarar verebilmektedir. Paralel alevleme de ise, alev tabancaları, kültür bitkisi sırasına paralel yöndedir ve özellikle sıra arasındaki yabancı otlar bu yöntemle başarıyla kontrol edilmektedir. Gerek çapraz alevleme, gerekse paralel alevleme donanımları sıra arası toprak işleme aletlerine entegre edilebilmektedir. Ortamda kültür bitkisi bulunmasına rağmen, selektif bir şekilde sıra arası ve üzerindeki yabancı otları kontrol altına alan bu yöntem, özelikle organik tarım yapan üreticiler için herbisitlere karşı son derece önemli bir alternatiftir. Alevleme aynı zamanda toprak işleme sayısını azaltmaktadır. Bu sayede kültür bitkisi kökleri zarar görmemekte ve toprak işlemeyle yüzeye çıkan yabancı ot tohumları sorun olamamaktadır (Kitiş, 2010). Yeni çıkış yapmış, 3-5 cmboydaki veya 2-4 yapraklı dönemdeki yabancı otlar alevlemeye karşı daha hassastır. Geniş yapraklı yabancı otlar dar yapraklı yabancı otlara göre yine alevlemeye daha hassastır. Çünkü dar yapraklı yabancı otların büyüme noktası iyi korunmakta ve erken dönemde pek çoğunun büyüme noktası toprak altında bulunmaktadır. Bu nedenle bu tür yabancı otlara karşı başarılı bir sonuç elde edebilmek için, büyüme noktalarının açığa çıkması beklenerek ikinci bir uygulama yapmak gerekebilir. Bazı yabancı ot türleri özellikle çok yıllık olanlar alevlemeye karşı dayanıklıdır. Yine yabancı otların gelişme dönemlerine göre alevlemeye verdikleri tepkiler farklıdır. Alevlemede başarılı sonuç almada, yabancı otun gelişme dönemi, uygulama hızı ve uygulanan gazın basıncı yani tatbik edilen sıcaklık oldukça önemli parametrelerdir. Bu yöntemin dezavantajı toprak yüzeyine yakın yabancı ot tohumlarında yüksek ısı nedeniyle dormansinin (çimlenme durgunluğu) ortadan kalkmasıdır.

3.4. Biyolojik mücadele

            Bilindiği üzere biyolojik mücadele, en kısa tanımıyla bir canlının diğer bir canlıyla kontrol altına alınmasıdır. Yabancı otların populasyonunu negatif yönde etkileyen canlılar kullanılarak, bu yabancı otların yoğunluğunu ekonomik zarar eşiğinin altına düşürmek için yapılan uygulamaların tamamına biyolojik yabancı ot mücadelesi adı verilmektedir (Uygur ve ark., 1984). Yabancı otların biyolojik mücadelesinde uyulması gereken bazı kurallar vardır. Bunlar;

* Mücadelesi yapılacak olan yabancı otun tek tür olması gerekir. Birden fazla yabancı ot türü için biyolojik mücadele programı yürütülemez, çünkü kullanılacak etmenler türe spesifik yani monofag olmak zorundadır.

* Yabancı otun ve biyolojik mücadelede kullanılacak etmenin aynı orjine ait olması gerekir. Bazen farklı ekotiplerde bile uyuşma sorunu çıkabilmektedir.

* Biyolojik mücadelesi amaçlanan tür, anavatanında yaygın bir tür olmamalıdır. Eğer anavatanında da yaygınsa, doğal düşmanları bu türü etkin bir şekilde kontrol altına alamıyor demektir.

Yabancı otların biyolojik mücadelesinde ağırlıklı olarak böcekler ve hastalık etmenleri kullanılmaktadır. Bugün bağ alanlarında da sorun olan bazı yabancı ot türlerine karşı biyolojik mücadele çalışmaları yürütülmüş ve başarılı sonuçlar alınmıştır. Örneğin, bağ küskütü (C. monogyna)’ne karşı Smicronyx robustus Faust (Curculionidae) türü böceğin larvalarının, küsküt tohumlarının büyük bir bölümünü (% 50-100) tükettiği ve  bağ küskütünün biyolojik mücadelesinde kullanılabilecek bir ajan olduğu bildirilmiştir (Shimi ve ark., 1995). Yine bağ alanlarının önemli bir yabancı otu olan köpek dişi ayrığına (C. dactylon) karşı, ülkemizde yapılan çalışmalarda Drecshlera cynodontis (Marig.) Sub. & Jain fungusunun etkili bir biyolojik mücadele ajanı olabileceği öngörülmüştür (Uygur, 2000). Benzer şekilde tarla sarmaşığı (C. arevensis) üzerine yürütülen bir çalışmada, bir tür gal akarı olan Aceria (Eriophyes) malherbe (Acari: Eriophyidae)’nın biyolojik mücadele amacıyla kullanılabileceği bildirilmiştir (Rosenthal ve Platts, 1990). Yine bağ alanlarında sık rastlanan önemli yabancı ot türlerinden biri olan topalağın (C. rotundus) mücadelesinde, Dactylaria higginsii türü fungusun önemli düzeyde selektif biyoherbisidal etkiye sahip olduğu saptanmıştır (Kadir ve Charudattan, 2000). Benzer şekilde pek çok yabancı ot türünü baskı altına alan ve gelişimini sınırlayan canlı etmenler bulunmaktadır. Ancak bu çalışmaların pek çoğu kontrollü koşullarda yürütülmektedir ve doğal alanlarda her zaman aynı oranda başarı elde etmek mümkün olmamaktadır. Canlı bir etmenin, biyolojik mücadele ajanı olarak başarı sağlayabilmesi için, salındığı ya da uygulandığı ortamlardaki diğer canlı ve cansız faktörlerle olan interaksiyonları son derece önemlidir. Bir diğer konu, bu uygulamanın geniş alanlarda ve müdahaleden uzak yapılabiliyor olmasıdır. Yani etrafında yoğun konvansiyonel tarım yapılan lokal bir alanda yürütülmeye çalışılan biyolojik mücadele uygulamalarının şansı çok azdır. Ancak, organik tarım yapılan geniş alanlarda, biyolojik mücadele yoluyla yabancı otları kontrol altına almak mümkün olabilir.

4. Sonuç

            Organik bağcılıkta, kaliteli ve yüksek verim almak için dikkat edilmesi gereken en önemli parametrelerden biri olan yabancı ot mücadelesinde, sırasıyla yukarıda adı geçen uygulamalara önemle uyulması ve bu uygulamaların münferit olarak değil, mümkün olduğunca entegre edilerek tatbik edilmesi son derece önem taşımaktadır. Bu şekilde başarı şansı çok daha fazla artmakta, hatta kimyasal mücadeleye göre daha etkin sonuçlar almak mümkün olmaktadır. Söylenenlerin aksine organik tarımda alternatif yöntemler tam ve bir bütün olarak uygulandığı takdirde, verim düşmez, aksine artar. Önemli olan bu yöntemleri bilmek ve tekniğine uygun olarak uygulamaktır.

5. Kaynaklar

Anonim, 2008 a. Food and Agriculture Organization (FAO). http://www.fao.org

 Anonim, 2008 b. Tarımsal Yapı. T.C. Başbakanlık Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK). http://www.tuik.gov.tr

 Anonim, 2009. T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı. 2009 Yılı Organik Tarımsal Üretim Verileri. http://www.tarim.gov.tr

 Çelik, H., Kunter, B., Söylemezoğlu, G., Ergül, A., Çelik, H., Karataş, H., Özdemir, G. ve Atak, A., 2010. Bağcılığın Geliştirilmesi Yöntemleri ve Üretim Hedefleri. Türkiye Ziraat Mühendisliği VII. Teknik Kongresi. 11-15 Ocak 2010, Ankara, s. 493-513

 Güncan, A., 1979. Tarla Sarmaşığı (Convolvulus arvensis L.)’nın Biyolojisi ve Buğday İçerisinde Mücadele İmkanları Üzerine Araştırmalar. Atatürk Üniversitesi Yayınları, No: 515,  Erzurum, 109 s.

 Güncan, A., 2009. Yabancı Otlar ve Mücadele Prensipleri. ISBN 975-448-157-1, Konya, 282 s.

 Kadir, J. ve Charudattan, R., 2000. Dactylaria higginsii, a Fungal Bioherbicide Agent for Purple Nutsedge (Cyperus rotundus). Biological Control, 17(2): 113-124.

 Kitiş, Y.E., 2009. Çukurova Bölgesi Turunçgil Bahçelerinde Canlı ve Cansız Malç Uygulamalarının Entegre Yabancı Ot Kontrolü Açısından Değerlendirilmesi. Çukurova Üniversitesi, Doktora Tezi, Adana, 335 s.

 Kitiş, Y.E., 2009. Yeni Bir Teknoloji Ürünü: “Malç Tekstili”. Meyve Sebze Dünyası, Sayı: 23, 50 s.

 Kitiş, Y.E., 2010. Meyve Bahçelerinde Örtücü Bitki Kullanımı. Tarım Türk Dergisi, Sayı: 22, 36-38 s.

 Kitiş, Y.E., 2010. Yabancı Ot Mücadelesinde Yeni Bir Yöntem: “Alevleme”. Tarım Türk Dergisi, Sayı: 24, 52-54 s.

 Özer, Z., Kadıoğlu, İ., Önen, H. ve Tursun, N., 1998. Herboloji (Yabancı Ot Bilimi). Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Ziraat Fakültesi Yayınları No: 20, ISBN 975-7328-16-2, Tokat, 403 s.

 Rosenthal, S.S. ve Platts, B.E., 1990. Host Specifıcity Of Aceria (Erıophyes) malherbe, [Acari: Eriophyidae], A Biological Control Agent For The Weed, Convolvulus arvensis [Convolvulaceae]. Entomophaga, 35(3):459-463.

 Shimi, P., Bayat Asadi, H., Rezapanah, M.R. ve Koliali, R., 1995. A study of Smicronyx robustus Faust (Curculionidae) as a biological control agent of eastern dodder (Cuscuta monogyna Vahl.) in Iran. Journal of Agricultural Sciences – Islamic Azad University  1(2): 43-51.

 Tepe, I., 1998. Türkiye’de Tarım ve Tarım Dışı Alanlarda Sorun Olan Yabancı Otlar ve Mücadeleleri. Yüzüncü Yıl Üniversitesi Yayınları No: 32, ISBN 975-7616-24-9, Van, 237 s.

 Uygur, F.N., Koch, W. ve Walter, H., 1984. Yabancı Ot Bilimine Giriş. Universitat Hohenheim PLITS 2(1), ISSN 0175-6192, Almanya, 114 s.

 Uygur, S., 2000. Çukurova Bölgesi’nde Sorun Olan İki Yabancı Ot Türü Cynodon dactylon (L.) Pers. (Köpek dişi ayrığı) ve Cichorium intybus L. (Yabani hindiba)’un Biyolojik Mücadelesi Üzerine Araştırmalar. Türkiye Herboloji Dergisi, 3(2): 47-55.

Kaynak: KİTİŞ, Y.E., 2011. Organik Bağcılıkta Yabancı Ot Mücadelesi. I. Ulusal Sarıgöl İlçesi ve Değerleri Sempozyumu, 17-19 Şubat 2011, Manisa, 149-157 s.

Sempozyum sayfası ve program için tıklayınız