PLASTİK TOPRAK ÖRTÜLERİNİN YABANCI OT KONTROLÜ VE DOMATES VERİMİNE ETKİLERİ

16 01 2019

EFFECTS OF PLASTIC SOIL COVERS ON WEED CONTROL AND TOMATO YIELD

Yasin Emre KİTİŞ1             Gürsel KARACA2

1Akdeniz Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Bitki Koruma Bölümü, II. Blok, 07058, Antalya, Turkey

2Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi, Tarım Bilimleri ve Teknolojileri Fakültesi, Bitki Koruma Bölümü, Isparta, Turkey

ÖZET

Bu çalışmada, plastik toprak örtüsü kullanımının domates verimini ve yabancı ot gelişimini nasıl etkilediği araştırılmıştır. Bu amaçla, açıkta yetiştirilen domates bitkilerinin altına 20 mikron kalınlığında şeffaf ve siyah renkli polietilen toprak örtüleri serilmiştir. Belirli aralıklarla gözlemler yapılarak, polietilen örtü uygulamasının yabancı ot gelişimine etkisi kontrole göre kıyaslanmıştır. Kontrole göre siyah örtü uygulamasında %94.3, şeffaf örtü uygulamasında ise %51.6 oranında yabancı ot kontrolü sağlanmıştır. Verim ve ilgili parametrelerin de araştırıldığı çalışmada; En yüksek verim (9752.1 kg/da) şeffaf örtü uygulamasından elde edilmiştir. Meyve ağırlığı (125.5 g) ve kuru madde oranı (%3.17) bakımından en yüksek değerler siyah örtü uygulamasından, meyve asitliği (4.5) ve delinme direnci (1.49 kg/cm²) bakımından en yüksek değerler kontrolden, kök ağırlığı (59.2 g) ve toprak sıcaklığı bakımından en yüksek değerler ise şeffaf örtü uygulamasından elde edilmiştir.

Anahtar Kelimeler: Domates, yabancı ot kontrolü, malçlama

ABSTRACT

In this study, it was investigated that how the use of plastic soil cover affects the tomato yield and weed development. For this purpose, 20 micron thick transparent and black colored polyethylene soil covers were laid under the tomatoes grown in the open field. By observations at certain intervals, the effect of polyethylene covering application on weed development was compared to the control. According to the control, black polyethylene application provided 94.3% and transparent polyethylene provided 51.6% weed control. In the study that investigated the yield and related parameters; the highest yield (9752.1 kg / da) was obtained from transparent cover application. The highest values in terms of fruit weight (125.5 g) and dry matter proportion (3.17%) were obtained from black cover application. While the highest values for fruit acidity (pH 4.5) and penetration resistance (1.49 kg / cm²) were obtained from the control, the highest values for root weight (59.2 g) and soil temperature were obtained from transparent cover application.

Keywords: Tomato, weed control, mulching

pdf1

İndir / download





SERİK (ANTALYA) İLÇESİ ÖRTÜALTI DOMATES YETİŞTİRİCİLİĞİNDE SORUN OLAN YABANCI OTLARIN YAYGINLIK VE YOĞUNLUKLARININ BELİRLENMESİ

16 01 2019

Yasin Emre KİTİŞ               Berna BURUNSUZ

Akdeniz Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Bitki Koruma Bölümü, II. Blok, 07058, Antalya, Turkey

ÖZET

Bu çalışma, Antalya İli’nde örtü altı domates üretiminin en yoğun olarak yapıldığı ilçelerden biri olan Serik İlçesi’ndeki domates seralarında görülen yabancı otların yaygınlık ve yoğunluklarının belirlenmesi amacıyla 2016-2017 üretim sezonunda survey çalışmaları şeklinde yürütülmüştür. Bu amaçla domates üretiminin en yoğun olduğu 7 köyde ve toplam 53 serada gözlem yapılmış, yabancı ot türleri ve tür bazında kaplama alanları ve yoğunlukları kaydedilmiştir. Yapılan gözlemler sonucunda, biri cins, 29’u tür düzeyinde toplam 30 takson belirlenmiştir. Belirlenen türler arasında rastlama sıklığı en yüksek yabancı otların sırasıyla Convolvulus arvensis (% 84.9), Chenopodium album (% 83) ve Malva sylvestris (% 79.2) olduğu görülmüştür. Yoğunluk ve kaplama alanı bakımından ilk sırayı C. album (0.81 adet/m2 – % 1.58) alırken, bunu yoğunluk bakımından Trifolium spp. (0.66 adet/m2), kaplama alanı bakımından ise M. sylvestris (% 1.40) takip etmiştir. Serik İlçesi genelinde domates seralarındaki yabancı otların genel kaplama alanı ortalama % 11.2 olarak belirlenirken, ortalama genel yoğunluk ise 3.52 adet/m2 olarak tespit edilmiştir. Çalışmanın sonuçları genel olarak değerlendirildiğinde, domates seralarındaki yabancı ot varlığının çok yüksek olmamakla birlikte %10’luk kaplama alanı eşiğinin üstünde bir değere sahip olduğu görülmektedir. Seraların nispeten küçük olması ve üreticiler tarafından gerek elle toplama, gerekse çapa yoluyla yabancı otların kontrol altına alınması nedeniyle yabancı otların büyük bir problem haline gelmesi engellenmektedir. Yapılan gözlemler ve üreticilerle yapılan ikili görüşmeler neticesinde, mücadelesi en zor olan türün topalak (Cyperus rotundus) olduğu belirlenmiştir. Bunun dışında, yapılan surveylerde domatesin önemli bir paraziti olan canavar otuna (Phelipanche spp.) Serik ilçesinde rastlanmamıştır.

Anahtar Kelimeler: Antalya, domates, yabancı ot, survey

DETERMINATION OF OBSERVATION FREQUENCY AND DENSITY OF WEED SPECIES IN TOMATO GREENHOUSES OF SERIK (ANTALYA) DISTRICT

ABSTRACT

This study was carried out as survey studies in 2016-2017 production season in order to determine weed species, their observation frequencies and densities in tomato greenhouses in Serik District where is one of the most dense tomato growing district in Antalya Province. For this purpose, the observations were made in the 7 villages where have the most dense tomato production potency and totally 53 greenhouses. The weed species and their coverage and densities were recorded in the greenhouses. According to the observations; A total of 30 taxa were determined that one of them is a genus, 29 are species level. In the all species, Convolvulus arvensis (84.9%), Chenopodium album (83%) and Malva sylvestris (79.2%) were identified as the most common species respectively. According to density and coverage of the weed species, C. album (0.81 plant/m2 – 1.58%) took the first place. Trifolium spp. (0.66 plant/m2) followed this species according to density and M. sylvestris (1.40%) followed it in terms of coverage. In all Serik District, while the average coverage of the weeds in tomato greenhouses was determined as 11.2%, the average density was determined as 3.52 plant / m2. When the results of the study are evaluated in general, it is seen that the presence of weed in tomato greenhouses has a value above the threshold of 10% although it is not very high. Due to the fact that greenhouses are relatively small and the weeds are taken under control by both hand-weeding and hoeing by the producers, weeds are prevented from becoming a big problem. As a result of the observations and the bilateral meetings with the farmers, it was determined that the purple nutsedge (Cyperus rotundus) is the most difficult species for control. In addition, in the surveys, it was not found in the Serik district of the broomrapes (Phelipanche spp.), which is an important parasite of tomato.

Keywords: Antalya, tomato, weed, survey

pdf1

İndir / download





New Approaches for Weed Management

4 01 2019

Yasin Emre KİTİŞ

Dr. Öğretim Üyesi Akdeniz Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Bitki Koruma Bölümü, emrekitis@akdeniz.edu.tr

Abstract
Weeds, which are one of the most important factors limiting agricultural activities, are
defined as unwanted plants and their control is as old as the beginning of agriculture. In this process, which began with hand-weeding and evolved into tools that use advanced modern technology today, although weed species do not change much, the tools and techniques used to control them vary widely. Nowadays, with the increase in the problems caused by the use of intensive pesticides, important developments have been recorded in alternative techniques and methods for chemical control. In this study, the latest techniques used in weed management which especially these alternative methods, have been compiled.

Keywords: Alternative control, flaming, freezing, laser, microwave

Yabancı Ot Yönetiminde Yeni Yaklaşımlar

Özet
Tarımsal faaliyetleri sınırlayan en önemli unsurlardan biri olan ve istenmeyen yerlerde
yetişen bitkiler olarak tanımlanan yabancı otlar ile mücadele tarımın başlangıcı kadar eski bir olgudur. El ile ayıklamayla başlayan ve günümüzde ileri modern teknolojinin kullanıldığı araçlara evrilen bu süreçte, yabancı ot türleri çok fazla değişmese de onları kontrol etmek için kullanılan araç ve teknikler büyük çeşitlilik arz etmektedir. Günümüzde özellikle yoğun tarım ilacı kullanımının sebep olduğu sorunların artmasıyla birlikte, kimyasal mücadeleye alternatif teknik ve yöntemler konusunda önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Bu çalışmada, özellikle bu alternatif yöntemler başta olmak üzere, yabancı ot yönetiminde kullanılan en son teknikler derlenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Alternatif kontrol, alevleme, dondurma, lazer, mikrodalga.

pdf1

İndir / download





Bazı Önemli Yabancı Ot Türlerinin Çiftlik Hayvanlarında Neden Olduğu Zehirlenmeler ve Belirtileri

30 11 2018

Yasin Emre KİTİŞ

Süleyman Demirel Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Bitki Koruma Bölümü, Isparta, Turkey

 Özet

Yabancı otlar istenmeyen yerde yetişen, zararı yararından fazla olan bitkiler olarak tanımlanmakta ve bu bitkilerin sebep olduğu zararların başında neden oldukları zehirlenmeler gelmektedir. Özellikle aşırı otlatmanın yapıldığı ve/veya olumsuz çevre faktörlerinin etkisiyle vasfı bozulan çayır mera alanlarında bu tür yabancı otlar yoğunluğunu artırmakta, genç hayvanlar tanımadıkları için, diğerleri ise aç kalmamak maksadıyla mecburen bu yabancı otları tüketmektedirler. Bunun sonucunda; tüketilen yabancı ot miktarına, hayvanın yaşına, cinsine ve ırkına bağlı olarak çeşitli derecelerde zehirlenmeler meydana gelmektedir. Bu tür yabancı otlarda zehirlenmeye neden olan maddeler, başta glikozitler ve alkaloitler olmak üzere, ikincil metabolitler adını verdiğimiz kimyasal bileşiklerdir. Çiftlik hayvanlarında zehirlenmelere neden olan bu yabancı ot türlerinin ve meydana getirdikleri belirtilerin bilinmesi, gerek teşhis ve tedavide, gerekse zehirlenmelerin olmaması için alınması gereken tedbirler açısından büyük önem arz etmektedir.

Anahtar kelimeler: Zehirli bitki, çiftlik hayvanı, zehirlenme, belirti

The Poisonings and Symptoms of Livestocks Caused by Some Important Weed Species

Abstract

The weeds are defined as on unwanted areas and whose harmful effects are more than their benefits and poisoning caused by these weeds is the first of their harmful effects. Specially on areas, where excessive grazing is made and/or on areas of pasture whose quality harmed by negative environment factors, the density of this kind of weeds increases, young animals eat them while they don’t know these weeds and other animals eat these weeds out of necessity not to starve. As a result of this various degrees of poisoning have been occured depending on the amount of weeds that consumed, the age of animal, its gender and its racial group. In this kind of weeds the substances that cause poisoning are chemical compounds which are called secondary metabolites including primary glycosides and alkaloids. Knowing these weeds that cause poisoning in livestocks and the symptoms caused by these weeds has a great importance in diagnosing and curing of them also taking measures to prevent poisoning.

Keywords: Poisonous plants, livestock, poisoning, symptoms

pdf1

İndir / download





Evaluation of common vetch (Vicia sativa L.) as living mulch for ecological weed control in citrus orchards

30 11 2018

Yasin Emre Kitis1*,    Onur Koloren2   and    F. Nezihi Uygur3

1Plant Protection Department, Agricultural Faculty, Süleyman Demirel University, 32260, Isparta, Turkey.
2Plant Protection Department, Agricultural Faculty, Ordu University, 52200, Ordu, Turkey.
3Plant Protection Department, Agricultural Faculty, Çukurova University, 01330, Adana, Turkey.

ABSTRACT

Weeds are one of the most important problems in newly established orchards. Especially in organic orcharding, the importance of weed management is much more than conventional orcharding. Therefore, importance of alternative methods to chemical control of weeds is increasing. This study was conducted to quantify the effects of common vetch (Vicia sativa L.) as living mulch on weeds and evaluate the availability of common vetch in organic citrus production. The study was carried out in Mandarin orchard which was established specially for this research in research and implementation area of the Plant Protection Department of Çukurova University in Turkey, in a three-year-period. Living mulch and control plots were placed between rows in newly established mandarin orchard and plots were maintained at the same locations until the end of the experiment. In this study, effects of the living mulch application on density, cover proportion, biomass, dry weight and similarity index of weed species were investigated. Overall three-years results of the study were evaluated, living mulch
application reduced weed density and cover proportion average of 42.8% and 45.9% respectively compare to control. Biomass and dry weight of weeds were also reduced by living mulch in all years of the experiment. The results indicate that living mulch application by common vetch is an important alternative weed suppression method for ecological weed management.

Key words: Alternative control, cover crop, ecological agriculture, mandarin, mulch, weed management.

pdf1

İndir / download





OT İLAÇLARINA (HERBİSİT) KARŞI DİRENÇ OLUŞUMU VE ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLER

15 11 2018

17 Nisan 2010

Yasin Emre KİTİŞ 1            Engin YÜCEL 2

1 Süleyman Demirel Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Bitki Koruma Bölümü, ISPARTA

2 Harran Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Bitki Koruma Bölümü, ŞANLIURFA

Tarım alanlarını genişletmenin zor olduğu günümüz koşullarında, birim alandan elde edilen ürünün kalite ve miktarını artırmak, bunu yaparken de tarımın sürdürülebilirliğini göz önünde bulundurmak, artan dünya nüfusunun beslenmesi açısından oldukça önemlidir. Bunun için yetiştiricilikte uygulamaya konulan yeni tekniklerin yanı sıra kültür bitkilerinde önemli verim kayıplarına sebep olan hastalık, böcek ve yabancı otların mücadelesinde de önemli adımlar atılmıştır. Ancak söz konusu zararlıların mücadelesinde, özellikle entensif tarım yapılan alanlarda, uygulamasının kolay olması, kısa sürede etki göstermesi ve diğer yöntemlere göre ucuz olması nedeniyle daha çok kimyasal mücadele metotları tercih edilmektedir. Bu da yoğun pestisit kullanımına bağlı olarak, toprakta, suda ve gıda maddelerinde kalıntı sorunu oluşması, hedef dışı organizmaların olumsuz yönde etkilenmesi, çevre kirliliğinin artması ve segetal florada değişikliklerin meydana gelmesi gibi, gerek çevre, gerekse insan sağlığı bakımından çeşitli sorunları beraberinde getirmektedir. Bunlara ek olarak, zararlı gruplarının pestisitlere karşı direnç kazanması, son yıllarda karşımıza çıkan önemli problemlerden biridir.

Tarım ilaçlarının kullanımı 1940’lardan sonra oldukça hızlı bir şekilde artmış ve geliştirilen yeni tarım teknikleri ile birlikte, iş gücünün pahalılaşması tarım ilaçları arasında herbisitlerin daha fazla kullanılmasına neden olmuştur. Nitekim bugün tüm dünyada kullanılan pestisitlerin %43’ünü herbisitler oluşturmaktadır (Hopkins, 1989). Bu da yabancı otların herbisitlere karşı göstermiş olduğu dayanıklılıkta önemli bir etken olarak karşımıza çıkmaktadır. Yabancı otların herbisitlere karşı oluşturduğu direnç ya da dayanıklılık; bir bitkinin değişik kimyasal sınıflardan herbisitlere, sahip olduğu genetik özellikler sayesinde karşı koyabilme özelliği olarak tanımlanır. Bu iki şekilde oluşur. Birincisi, o kimyasal gruba dayanıklılığı sağlayan gen ya da gen gruplarına daha önceden sahip olan bitkilerin aynı türe ait populasyon içerisinde doğal seleksiyon yoluyla baskın hale gelmesi şeklindedir. İkincisi ise, aşırı ve sık herbisit kullanımına bağlı olarak, bitkilerde meydana gelen mutasyonlar sonucu ortaya çıkar (Anonim, 2002). Bir bitki herbisitlere karşı 3 şekilde dayanıklılık gösterir; birincisi, bitki, herbisitin etkili olduğu hedef enzimi daha fazla miktarda üretir. İkincisi, bitki bünyesi içerisinde herbisitin etkili olduğu enzimin yerine aynı görevi yapan farklı bir enzim sentezlenir. Üçüncüsü ise, bitki metabolizma faliyetlerini artırarak, bünyesinde bulunan herbisiti detoksifiye eder (Moss, 2002). Her üç etki mekanizması da yukarıda bahsedildiği üzere bitkide daha önceden var olan ya da daha sonra mutasyonlar sonucu ortaya çıkan gen ya da gen grupları tarafından gerçekleştirilir.

Bugün tüm dünyada 115’i çift çenekli, 80’i tek çenekli olmak üzere toplam 195 yabancı ot türünde dayanıklılık tespit edilmiştir (Anonim, 2010). Dayanıklı yabancı ot türleri en fazla, başta buğday olmak üzere, arpa, mısır, çeltik ve soya fasulyesi gibi tarla bitkileri içerisinde görülmektedir (Heap ve LeBaron, 2001). Dünyada dayanıklılık probleminin en fazla görüldüğü ülkelere baktığımızda, A.B.D., Kanada, Avustralya, İngiltere, Fransa, Almanya ve İspanya gibi entensif tarım yapılan ve yoğun tarım ilacı kullanan ülkelerin başı çektiğini görmekteyiz. Ülkemizde ise şu ana kadar 4 yabancı ot türünde dayanıklılık tespit edilmiştir. Tespit edilen türlerin hepsi Çukurova Bölgesi buğday ekim alanlarında rapor edilmiştir (Uludağ ve ark., 2001; Uludağ ve ark., 2003; Yücel, 2004; Avcı ve ark., 2009). Dikkat edileceği üzere, ülkemizde saptanan dayanıklı yabancı ot türleri, herbisit kullanımının en yoğun olduğu bölgelerden biri olan Çukurova Bölgesi’nde saptanmıştır. Ülkemizde herbisitlere karşı direnç geliştirmiş yabancı ot türünün maalesef daha fazla sayıda olduğu tahmin edilmektedir. Ancak şu ana kadar bunları belirleyecek sayıda çalışma yapılmadığı gibi, bu konuda yetişmiş eleman sayısı da çok azdır.

Herbisitlere karşı dayanıklılığın oluşmasındaki en büyük faktör, özellikle monokültür tarım yapılan alanlarda aynı herbisitin ya da aynı etki mekanizmasına sahip herbisitlerin sık ve arka arkaya kullanılmasıdır (Moss, 2002). Bu nedenle dayanıklılığın önlenmesindeki en önemli hususlardan biri, etki mekanizması farklı herbisitleri rotasyona sokmaktır. Aynı etki mekanizmasına sahip herbisitler aynı alanda en fazla 2 kez araka arkaya uygulanmalıdır. Herbisitlere karşı dayanıklılığın önlenmesinde dikkat edilmesi gereken diğer önemli bir nokta kültür bitkilerine ekim nöbeti uygulamaktır. Aynı alanda yetiştirilen kültür bitkisinin değişmesiyle, o kültür bitkisine ait yabancı ot populasyonu, bunlara karşı kullanılan herbisitler ve uygulanan kültürel işlemler de değişecektir. Böylece bir alana belirli bir yabancı ot grubunun yerleşmesi ve bunlara karşı devamlı aynı herbisitlerin kullanılması engellenmiş olacaktır. Bunun yanı sıra zorunlu olmadıkça herbisitler kullanılmamalı ve uygun olan yerlerde mekanik yabancı ot kontrol yöntemleri ile herbisitler kombine edilerek, ilaç kullanımı azaltılmalıdır. Herbisitlere karşı dayanıklılığın engellenmesi ile ilgili yukarda bahsedilen önlemlere ek olarak şunlar söylenebilir: Minimum doz çalışmaları yapılarak, herbisitlerin etkili oldukları minimum uygulama dozları tespit edilmelidir. Yabancı otların ekonomik zarar eşikleri belirlenmeli ve herbisitler bu eşikler baz alınarak uygulanmalıdır. Kritik periyot çalışmaları yapılarak, sadece gerekli olduğu dönemde herbisit uygulaması yapılmalıdır. Toprak işleme ve hasat ekipmanlarının tarlalardan çıkarılmadan önce temizlenmesi ile de dayanıklı yabancı ot tohumlarının yayılması büyük ölçüde engellenebilir.

Dayanıklılığın erken dönemde fark edilmesi ve önlem alınması da dayanıklılığın gelişmesini önlemede oldukça önemlidir. Herhangi bir yabancı ot türünün bir herbisit ya da herbisit grubuna karşı dayanıklılık oluşturduğu pratikte şu şekilde anlaşılabilir: İlaçlama esnasında bir uygulama hatası yapılmamış ise, aynı tarlada aynı türe ait yabancı otlardan bir kısmı herbisit uygulaması sonucu ölmüş, diğer bir kısmı hala canlı ise, muhtemelen canlı kalan bitkilerde bir dayanıklılık söz konusudur. Eğer böyle bir durum söz konusu ise, dayanıklı birey sayısının daha fazla artmaması için yukarıda bahsedilen önlemlere dikkatle uyulmalı ve canlı kalan yabancı otlar başka yöntemler kullanılarak, tohum bağlamadan en kısa zamanda yok edilmelidir. Ancak bu şekilde olası bir dayanıklılığın önüne geçilebilir. Bunun için de herbisit uygulamalarını takiben sık aralıklarla arazi gözlemlerinin yapılması dayanıklılığın erken dönemde tespiti açısından oldukça önemlidir.

Unutulmamalıdır ki dayanıklılık bir kez oluşmuşsa bunu geriye döndürmek mümkün değildir ve aynı herbisitiler yoğun ve sık kullanılmaya devam edildikçe dayanıklı bireylerin sayısı katlanarak artacak, önce tarlalara sonra bölgeye hakim olacaktır. Geniş alanlarda ve bazı kültürlerde herbisitlere alternatif bir kontrol yönteminin şu an için olmadığı, etki mekanizması farklı yeni bir herbisit keşfetmenin çok zor olduğu, dayanıklı türlerden akraba türlere gen kaçışlarının olduğu ve bu yabancı otlara ait tohumların toprakta yıllarca canlı kaldığı düşünülürse, bir süre sonra baş edilemez süper yabancı otların ortama hakim olması kaçınılmaz olacaktır.

KAYNAKLAR
Anonim, 2002. HRAC (Herbicide Resistance Action Committee) Web Sitesi. http://www.hracglobal.com
Anonim, 2010. http://www.weedscience.org/In.asp
Avcı, Ç., Bozdoğan, O., Uygur, F.N., 2009. Çukurova Bölgesi buğday ekim alanlarında görülen önemli yabancı otların buğday herbisitlerine karşı dayanıklılığının araştırılması. Türkiye III. Bitki Koruma Kongresi, Van, 292.s.
Heap, I. ve LeBaron, H., 2001. Introduction and Overiew of Resistanace. In: Herbicide Resistance and World Grains (S.B. Powles and D.L. Shaner, Editors), pp. 1-22, New York, USA, CRC Press, 308p.
Hopkins, W.L., 1989. A global evaluation of new herbicide activity: 1984-1988 It is changing dynamics and look at it’s future direction. BCPC, Weeds 1: 231-236.
Moss, S.R., 2002. Herbicide Resistant Weeds. Weed Management Handbook, 225-252 s.
Uludağ, A., Nemli, Y., Rubin, B., 2001. Yabani Yulafta (Avena sterilis L.) Cladinofopa Dayanıklılık Üzerine Çalışmalar. Türkiye III. Herboloji Kongresi Bildiri Özetleri, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü, Ankara.
Uludağ, A., Temel, N., Nemli, Y., 2003. APP-resistant Black Grass (Alopecurus myosuroides) in Turkey. Proceedings of 7th EWRS Mediterranean Symposium, Adana / Turkey
Yücel, E., 2004. Çukurova Bölgesi Buğday Ekim Alanlarında Sorun Olan Kısır Yabani Yulaf (Avena sterilis L.)’ın Bazı Herbisitlere Karşı Ortaya Çıkan Dayanıklılık Sorunlarının Araştırılması. Çukurova Üni. Fen Bilimleri Enst. Yüksek Lisans Tezi, Adana, 67 s.

KAYNAK: KİTİŞ Y.E., YÜCEL E., 2010. Ot İlaçlarına (Herbisit) Karşı Direnç Oluşumu ve Alınması Gereken Önlemler. Ekoloji Magazin, Sayı: 27, 84-89 s.

pdf1

İndir / download





Meyve Bahçelerinde “Örtücü Bitki” Kullanımı

13 11 2018

08 Aralık 2009

Yrd. Doç. Dr. Y. Emre KİTİŞ         

Ülkemizde meyveciliğe olan ilgi günden güne artmakta, hızla yeni meyve bahçeleri tesis edilmektedir. Meyveliklerin tesisinde iklim, toprak, taban suyu, hakim rüzgar yönü,  hastalıklardan ari ve pazar değeri yüksek anaç ve çeşit seçimi gibi sayısını daha da artırabileceğimiz faktörlere dikkat edilirken, yetiştiricilik sırasında da sulama, gübreleme, toprak işleme, budama ve zirai mücadele gibi pek çok bileşen doğru ve tekniğine uygun bir şekilde uygulanmalıdır. Artan rekabet koşullarında, ancak bu şekilde kaliteli ve yüksek verim alınabilir. Bugün konvensiyonel meyvecilikte sıra araları boş bırakılmakta ve traktörle sürülmektedir. Bu işlem bazen pulluk gibi ağır toprak işleme aletleriyle de yapılmaktadır. Ancak unutulmamalıdır ki meyve ağaçlarının taç izdüşümü kadar kök tacı vardır ve her toprak işlemeyle özellikle yüzeye yakın ve ağacın beslenmesini sağlayan kılcal kökler kesilmektedir. Böylece ağaçların besin alımı sekteye uğramakta ve açılan yaralardan giriş yapan bakteri ve mantarlar ağacı hastalandırmaktadır. Bu nedenle modern tarım, gerekmedikçe toprak işlemenin yapılmamasını tavsiye etmektedir. Hatta bazı gelişmiş ülkelerde toprak işlemesiz tarım uygulamaları yapılmaktadır. Ülkemizdeki meyve bahçelerinde ise, sık sık toprak işleme yerine, hem yabancı otları agroekosistemin dengesini bozmadan kontrol edecek, hem de ortam biyoçeşitliliğini artırmak suretiyle, meyve ağaçlarında zararlı diğer etmenlerin doğal kontrolünü sağlayacak uygulamaların yaygınlaştırılması gerekmektedir. İşte bu yöntemlerden biri de örtücü bitki uygulamalarıdır. Örtücü bitki nedir? kısaca tanımını yapacak olursak; hızlı gelişen ve yüzeyde oluşturduğu sık habitusla toprağı örten, tek ya da çok yıllık otsu bitkilere örtücü bitki adı verilmektedir. Bugün özellikle Avrupa’da ki meyve bahçelerinde sıkça rastladığımız örtücü bitki uygulamalarının bahçemize ne gibi faydaları var? Kısaca bunlara değinelim. Örtücü bitkiler;

  • Doğal rekabet, mekanik blokaj ve allelopati yoluyla yabancı otların gelişimini baskı altına alır.
  • Toprağın yapısını iyileştirir ve su içeriğini düzenler.
  • Toprağın organik madde miktarını, karbon dinamiklerini ve mikrobiyal fonksiyonlarını artırır.
  • Toprak erozyonunu önler.
  • Baklagil olan türler toprağa azot fikse eder.
  • Birçok faydalı böcek için insektaryum vazifesi görür.
  • Toprak solucanlarında olduğu gibi makrofaunayı zenginleştirir.

Görüldüğü gibi örtücü bitki uygulamasının agroekosisteme önemli artıları bulunmakla birlikte, bugün özellikle organik tarım yapılan bahçelerde kimyasal yabancı ot mücadelesine alternatif bir kontrol yöntemi olarak ta karşımıza çıkmaktadır. Örtücü bitkiler hızla gelişip, toprak yüzeyinde yoğun bir bitki örtüsü oluşturdukları için geç çimlenen yabancı ot türleri üzerinde malç etkisi yaratmaktadır. Dolayısıyla bu yabancı otlar yeterli ışık alamadıkları için gelişmeleri yavaşlamakta ya da durmaktadır. Erken çıkış yapan yabancı ot türleri ise sık gelişen örtücü bitki içerisinde boğulmakta ve ortam kaynaklarından yeterince faydalanamadıkları için gelişmeleri yavaşlamaktadır. Yapılan pek çok araştırma da örtücü bitkilerin yabancı otları baskı altına aldığını kanıtlamıştır.

Örtücü bitki olarak kullanılacak türlerin bazı özelliklere sahip olması gerekmektedir. Örneğin;

  • Kısa boylu olması istenir. Zira yüksek boylu bitkiler kültür bitkilerinin ışıklanmasını engelleyebilir.
  • Yüzlek ve saçak kök sistemine sahip olmalıdır. Çünkü derin kök sitemine sahip bir bitki bir süre sonra kültür bitkisinin rizosferine ulaşır ve ortamdaki kaynaklara ortak olur.
  • Hızlı çimlenmeli ve gelişmelidir. Böylece yabancı otlardan önce ortama hakim olabilir.
  • Toprak yüzeyinde girift ve yoğun bir habitus oluşturabilmelidir. Bu şekilde eş zamanlı çimlenen yabancı otlara karşı mekanik bir perde teşkil edebilir.
  • Yatmaya karşı dayanıklı olmalıdır ki çeşitli kültürel işlemler (budama, ilaçlama, hasat) esnasında zarar görmesin.

Ülkemizde gerek ekolojik koşullar, gerekse tohum temini açısından en önemli örtücü bitki alternatiflerinden biri adi fiğdir (Vicia sativa L.). Bir baklagil yem bitkisi olması itibariyle de ikinci ürün olarak ta değerlendirilebilir. Yapılan pek çok bilimsel araştırmada da birçok örtücü bitki türü içerisinde en iyi sonucun fiğ türlerinden elde edildiği bildirilmektedir. Örtücü bitki uygulaması meyve bahçelerinde çoğunlukla sıra aralarında yapılmaktadır ve bu alanların karışık ekim sistemi mantığında olduğu gibi değerlendirilmesi amacıyla bezelye (Pisum sativum L.) gibi ekonomik getirisi olan ve örtücü bitki özelliği gösteren türler de kullanılabilir.

Ülkemizde kullanılabilecek bazı örtücü bitki türleri ve özellikleri

  1. A) Kışlık Örtücü Bitkiler

Adi fiğ (Vicia sativa L.): Ülkemizde en çok yetiştirilen tek yıllık baklagil yem bitkilerinden biridir aynı zamanda. Bu bakımdan tohumunu temin etmek oldukça kolaydır. Çok derine inmeyen bir kök sistemine sahiptir. Bitkinin boyu ortalama 50-80 cm civarındadır. Adaptasyon yeteneği yüksek bir bitki olmakla birlikte -8 °C ‘nin altındaki soğuklarda zarar görür. Soğuk bölgelerde ilkbaharda, ılıman bölgelerde ise sonbaharda ekimi yapılır. Örtücü bitki amacıyla dekara 14-15 kg tohum atılması gerekir.

Tüylü Fiğ (Vicia villosa Roth.): Genel görünüm bakımından adi fiğe benzemekle birlikte, adından da anlaşılacağı üzere bitkinin üzerindeki yoğun tüylenme dikkati çeker. Fiğ türleri arasında soğuğa dayanıklılık bakımından en önde gelir. Bitki 40-70 cm civarında boylanır. İklim ve toprak isteği bakımından çok seçici değildir. Ekim dönemi ve örtücü bitki amacıyla dekara atılması gereken tohum miktarı adi fiğle aynıdır.

Macar Fiği (Vicia pannonica Crantz.): Bitkisel özellikleri bakımından tüylü fiğe çok benzer. Soğuğa dayanıklılık bakımından tüylü fiğden sonra gelir. Kurağa dayanıklılık yönünden ise ilk sırada yer alır. Fiğ türleri arasında ağır topraklara toleransı olan bir bitkidir. Tek yıllık olan bitki 20-50 cm kadar boylanır. Örtücü bitki amacıyla dekara 15-16 kg tohum atılması gerekir.

Koca Fiğ (Vicia narbonensis L.): Yaprak ve meyveleri diğer türlere göre daha iridir. Yatmaya karşı dayanıklı olan bitki ortalama 50-70 cm boylanır. Drenajı zayıf, nemli toprakları sevmez. İklim istekleri yönünden adi fiğe benzer, kışları sert geçen yerlerde yazlık, ılıman bölgelerde kışlık ekilir. Örtücü bitki amacıyla ekimde dekara 20-25 kg tohum atılmalıdır.

Bezelye (Pisum sativum L.): Tek yıllık serin iklim bitkisidir. Soğuğa toleranslı olup, sıcak ve kurağa hassastır. Çok soğuk bölgelerde yazlık olarak yetişir. Ortalama 80-100 cm boylanan bitki hemen hemen aynı derinlikte köke sahiptir. Örtücü bitki amacıyla dekara 20-25 kg tohum atılması gerekir.

Arı Otu (Phacelia tanacetifolia Benth.): 60-100 cm kadar boylanan ve dik gelişen tek yıllık bir bitkidir. Genellikle mor renkli, nektar ve polen içeren göz alıcı çiçekleri vardır. Çiçeklenme bir bitki için yaklaşık bir ay sürer. Bu bakımdan arılar tarafından çokça ziyaret edilmektedir. Soğuk bölgelerde ilkbaharda, ılıman bölgelerde ise sonbaharda ekilir. Tohumları küçük olduğundan tohum yatağı iyi hazırlanmalıdır. Örtücü bitki amacıyla dekara 2.5-3.0 kg tohum atılması uygun olur. Arı otu ekili bahçelerde sıra aralarına kovan koymak suretiyle arıcılık yapılabilir. Aynı zamanda ağaçların tozlanması sağlanır. Arı otunun ışığı az, gölge koşullara toleransı yoktur. Bu bakımdan çok yüksek boylu olmayan yeni tesis meyve bahçelerinde kullanılması tavsiye edilir.

  1. B) Yazlık Örtücü Bitkiler

Börülce (Vigna sinensis (L.) Savi.): İnsan beslenmesinin yanı sıra hayvan yemi olarak ta kullanılan börülce, tek yıllık, yazlık bir baklagil bitkisidir. Görünüm itibariyle fasulyeye çok benzer. Dik, yarı dik, yatık ve sarılıcı formları vardır. Sıcaklık isteği fazladır ve kuraklığa dayanıklıdır. Bu bakımdan sıcak ve yarı kurak bölgelere iyi adapte olmuştur. Çok ağır, nemli topraklar dışında hemen her toprakta yetişir. Ekimi ilkbahar aylarında yapılır ve örtücü bitki amacıyla dekara 8-10 kg tohum kullanılması uygundur.

Karabuğday (Fagopyrum esculentum Moench.): Türkçe adı her ne kadar karabuğday da olsa, bitkinin buğdaygillerle bir ilgisi yoktur. Tek yıllık, geniş yapraklı bir ılıman iklim bitkisidir. 60-90 cm boylanan bitki, bal arıları ve avcı böcekler için cezbedici çiçeklere sahiptir. Toprak seçiciliği neredeyse olmayan bitki, çok hızlı gelişir ve bu özelliği sayesinde yabancı otları baskı altına alır. Ilıman bölgelerde ilkbaharda, daha soğuk yerlerde ise yaz başında ekilir. Örtücü bitki amacıyla dekara 4.5-5.0 kg tohum atılması uygun olur.

Sarı Acı Bakla (Lupinus luteus L.): Tek yıllık bir baklagil olan bitki, ortalama 60-80 cm boylanır. Yem bitkisi olarak ta kullanılan tür, adını çiçeklerinin renginden alır. Ilık mevsim bitkisi olan sarı acı bakla, soğuğa karşı da toleranttır. Verimsiz topraklara adaptasyonu yüksek olan tür, erken ilkbaharda ekilmelidir. İyi bir gelişim için ekimden önce tohumların Rhizobium lupini bakterisi ile aşılanması tavsiye edilir. Örtücü bitki amacıyla dekara 8-10 kg tohum atılması önerilir.

Yara Otu (Anthyllis vulneraria L.): Yara otu tek ya da iki yıllık bir baklagil bitkisi olmakla birlikte, kendine tohumlama gücü yüksek olduğundan, varlığını çok yıllık olarak sürdürebilmektedir. Ilık mevsim bitkisi olan yara otu, dik gelişir ve ortalama 30-40 cm boylanır. Örtücü bitki amacıyla dekara 3.0-3.5 kg tohum atılması uygundur.

Görüldüğü gibi ülkemiz için kışlık örtücü bitki alternatifleri daha fazladır. Ancak yazlık örtücü bitkilerle ilgili çalışmaların da mutlaka yapılması gerekir. Çünkü meyve bahçeleri hem kış, hem de yaz dönemini kapsayan çok yıllık kültürlerdir. Bu bakımdan tüm yıl varlığını devam ettirecek bir örtücü bitki varlığı arzu edilir. Çok yıllık örtücü bitkiler bulunmakla birlikte, bunların birçoğu ya kültür bitkileriyle rekabete girmekte, ya da belli dönemlerde vejetatif aksamı azalmakta ve örtücü bitki özelliğini kaybetmektedir. Bunun için aynı alanda kışlık ve yazlık olmak üzere ayrı ayrı örtücü bitki yetiştirilmesi daha uygundur. Bunun yanı sıra, kışlık örtücü bitkiler vejetasyon dönemi sonunda biçilerek oldukları yere malç olarak bırakılabilirler. Böylece toprak yüzeyini gölgeleyerek, yeni çıkış yapan yabancı otları baskı altına alırlar ve toprak erozyonunu engellerler. Yıllık örtücü bitkiler görevini tamamladıktan sonra yeşil gübre amacıyla toprağa karıştırılabilirler. Böylece toprağın hem organik madde miktarı artar hem de fiziksel özellikleri iyileşir.

Örtücü bitkiler kendi başlarına ekilebileceği gibi diğer türlerle karışım halinde de ekilebilir. Bu amaca göre değişir. Örneğin fiğlerin birçoğu belli bir boya gelince yağışların da etkisiyle yatarlar. Bunun için genellikle arpa, çavdar ve tritikale gibi dik gelişen, lignin oranı yüksek bitkilerle karıştırılarak ekilirler. Bu şekilde eğer hayvancılık ta yapılıyorsa daha yüksek bir ot verimi de elde edilmiş olur.

Örtücü bitkilerle ilgili dikkat edilmesi gereken önemli bir husus, bu türlerin birçoğunun istenmeyen alanlarda yabancı ot olarak kabul edilmesidir. Özelliği itibariyle bu bitkiler adaptasyon ve rejenerasyon yeteneği yüksek, rekabetçi bitkilerdir. Meyve ağaçlarıyla rekabete girmeseler de tek yıllık kültürlerde ciddi verim kayıplarına sebep olabilirler. Bu nedenle bir alanda ilk kez örtücü bitki olarak kullanılacak türlerin ileriye dönük risk analizlerinin iyi yapılması gerekir. Bu arada tek yıllık kültürlerde kullanılan örtücü bitki türleri de mevcuttur.

Sonuç olarak, meyve bahçelerinde sıra aralarının boş bırakılması yerine, o ortamda ki biyoçeşitliliği artıracak, yabancı otları ilaç kullanmadan kontrol altına alacak, faydalı böcekleri cezp ederek, zararlı böcekleri kovacak, toprağın yapısını iyileştirip, verimliliğini artıracak ve istendiğinde ikinci ürün olarak kullanılabilecek örtücü bitki uygulamalarının ülkemizde hızla yaygınlaştırılması gerekmektedir.

Yararlanılan Kaynaklar

Altieri, Miguel A. and Deborah K. Letourneau. 1982. Vegetation Management And Biological Control in Agroecosystems. Crop Protection, Volume:1, Issue: 4, 405-430 p.
Blanchart, E., C. Villenave, A. Viallatoux, B. Barthès, C. Girardin, A. Azontonde and C. Feller. 2006. Long-term effect of a legume cover crop (Mucuna pruriens var. utilis) on the communities of soil macrofauna and nematofauna, under maize cultivation, in southern Benin. European Journal of Soil Biology, 42, 136-144 p.
Bond, W & A C Grundy. 2001. Non-Chemical Weed Management in Organic Farming Systems. Weed Research, Vol: 41, Issue: 5, 383-405 p.
Brandsaeter, L.O. and Roen, D., 2004. Pre-Planting and Tree Row Treatments in Organic Apple Production. European Weed Research Society. Proceedings of the 6th EWRS Workshop on Physical and Cultural Weed Control, Lillehammer, Norway, Page(s): 8    
Bugg, Robert L., James D. Dutcher and Patrick J. McNeill. 1991. Cool-Season Cover Crops in The Pecan Orchard Understory: Effects On Coccinellidae (Coleoptera) And Pecan Aphids (Homoptera: Aphididae), Biological Control, Vol: 1, issue: 1, 8-15 p.
Caamal-Maldonado, J.A., Jımenez-Osornio, J.J., Torres-Barragan, A., Anaya, A.L., 2001. The Use of Allelopathic Legume Cover And Mulch Species For Weed Control in Cropping Systems. Agronomy Journal, Vol: 93, 27-36 p.
Grafton-Cardwell, EE., Ouyang, Y., Bugg, RL., 1999. Leguminous Cover Crops to Enhance Population Development of Euseius tularensis (Acari: Phytoseiidae) in Citrus. Biological Control, Vol. 16, Issue 1, 73-80 p.
Guangwei Ding, Xiaobing Liu, Stephen Herbert, Jeffrey Novak, Dula Amarasiriwardena And Baoshan Xing. 2006. Effect Of Cover Crop Management On Soil Organic Matter. Geoderma, 130, 229-239 p.
Gülcan, H., Anlarsal, A.E., 2001. Yem Bitkileri II (Baklagil Yem Bitkileri). Ç.Ü. Ziraat Fakültesi Genel Yayın No: 5, Ders Kitapları Yayın No: A-3, 95 s. Adana
Kitiş, Y.E., 2009. Çukurova Bölgesi Turunçgil Bahçelerinde Canlı ve Cansız Malç Uygulamalarının Entegre Yabancı Ot Kontrolü Açısından Değerlendirilmesi. Çukurova Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Bitki Koruma Anabilim Dalı, Doktora Tezi, 335 s., Adana.
Kobayashi, Hiroyuki, Shigenori Miura And Atsushi Oyanagi 2004. Effects Of Winter Barley as a Cover Crop On The Weed Vegetation in A No-Tillage Soybean. Weed Biology and Management 4, 195–205 p.
Kruidhof, H.M., L. Bastiaans, M.J. Kropff 2008. Ecological Weed Management By Cover Cropping: Effects On Weed Growth in Autumn And Weed Establishment in Spring. Weed Research, 48, 492-502 p.
Malik, R. K., T. H. Green, G. F. Brown and D. Mays, 2000. Use Of Cover Crops in Short Rotation Hardwood Plantations To Control Erosion. Biomass And Bioenergy, 18, 479-487 p.
Manga, İ., Acar, Z., Ayan,  İ., 2003. Baklagil Yembitkileri. Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Ders Kitabı No: 7, 451 s. Samsun.
Millhollen, E.P., and D.R. Melvılle, 1991. The Long-Term Effects of Winter Cover Crops on Cotton Production in Nortwest Louisina. Bulletin Loisiana Agricultural Experiment Station, 1991, No. 830, 35 pp.
Moonen, A.C., Barberi, P., 2002. A System-Oriented Approach to The Study of Weed Suppression by Cover Crops And Their Residues. 5 th EWRS Workshop on Physical Weed Control, 184-191 p.
Nakatsubo, A., Kato, W., Tanaka, K., Sugıura, T., 2008. Effect of Living Mulch Cultivation With Spring Sowing at The Forage Maize (Zea mays L.) Field. Japanese Journal of Grassland Science , Volume: 54, Issue: 1, 31-39 s.
Pullaro, TC., Marıno, PC., Jackson, DM., Harrıson, HF., Keınath,P., 2006. Effects of Killed Cover Crop Mulch on Weeds, Weed Seeds, and Herbivores. Agriculture, Ecosystems & Environment, Volume 115, Issue 1-4, 97-104 p.
Putnam, Alan R. and Joseph DeFrank. 1983. Use of Phytotoxic Plant Residues For Selective Weed Control. Crop Protection, Volume:2, Issue: 2, 173-181 p.
Sağlamtimur, T., Tansı, V., Baytekin, H., 2001. Yembitkileri Yetiştirme. Çukurova Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Ders Kitabı No: C-74, 238 s. Adana
Sainju, U. M., B. P. Singh and W. F. Whitehead. 2001. Long-Term Effects Of Tillage, Cover Crops, And Nitrogen Fertilization On Organic Carbon And Nitrogen Concentrations in Sandy Loam Soils in Georgia, USA. Soil & Tillage Research, 63, 167-179 p.
Satell, R., Dick, R., Karow, R., McGrath, D., 1998. Oregon Cover Crop Handbook. Extension & Station Communications Oregon State University. 422 Kerr., A.B.D.
Soya, H., Avcıoğlu, R., Geren, H., 1997. Yem Bitkileri. Hasad Yayıncılık Ltd. Şti., İstanbul, 223 S.
Steenwerth, K. and K.M. Belina, 2008. Cover Crops Enhance Soil Organic Matter, Carbon Dynamics And Microbiological Function in a Vineyard Agroecosystem. Applied Soil Ecology, 40, 359-369 p.

Not: Bu makale Tarım Türk Dergisi’nin 22. sayısında yayınlanmıştır.

Kaynak: KİTİŞ Y.E., 2010. Meyve Bahçelerinde Örtücü Bitki Kullanımı. Tarım Türk Dergisi, Sayı: 22, 36-38.

pdf1

İndir / download





Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO)

13 11 2018

03 Haziran 2009

Gen – Etiği Değiştirilmiş Organizmalar                                    

Dr. Y. Emre KİTİŞ

Artan dünya nüfusu, azalan tarım alanları diye başlar pek çok makale. Ben de öyle başladım. Yanlış da değil. Evet dünya nüfusu hızla artmakta, buna karşılık tarım alanlarımız gün geçtikçe azalmakta ama “artan nufusun beslenmesi” gerekçe gösterilerek, dünyaya gözlerini açan yeni neslin belki de hayatları karartılıyor. İnsanoğlu onlarca yıldır klasik ıslah yöntemleri ile bitkilerdeki ve hayvanlardaki istenilen özellikleri ön plana çıkararak üretiyor. Ama bunu yaparken canlının doğasına müdahale etmiyordu. Gen teknolojilerinin gelişmesiyle beraber canlıların DNA’sında gizli olan ve her biri bir özelliği karakterize eden “gen” adını verdiğimiz kromozom parçaları üzerinde oynanmaya başlandı. Bu sayede artık istediğimiz özellikler bitkilere ya da hayvanlara kolayca aktarılabiliyor, klasik ıslahta kaybedilen onca zamana karşılık çok kısa sürede yeni mutantlar elde edilebiliyor. Bu değişikler bazen çok masum olabilirken bazen de çok ekstrem noktalara kayabiliyor. Bugün genetiği değiştirilmiş organizmalarla ilgili yapılan çalışmaların % 70’inden fazlası herbisitlere dayanıklı transgenik bitkiler üzerine yoğunlaşmış durumda. Yani bir bitkinin belirli bir sınıftan zehirli bir kimyasal maddeye karşı koyabilme özelliği geliştiriliyor. Bu kimyasal madde öyle bir madde ki yeşil olan ne varsa öldürüyor. İşte bu sayede tek bir ilaç kullanarak, bütün yabancı otlardan kurtuluyoruz ama bizim kültür bitkimiz sahip olduğu transforme-genler sayesinde hayatta kalıyor. Bu teknolojinin sahibi firmalarda bu sayede daha az pestisit kullanılacağını söyleyerek bizleri avutuyor. Ama nedense aynı karter grupları genleriyle oynanmış bu mutant bitkilere ait ürünlerin insanlar üzerinde ne gibi olumsuz etkilere sebep olabileceğini söylemiyor ya da söylemek istemiyor. Bugün genetiği değiştirilmiş oganizmalar (GDO)’ın yan etkileri ile ilgili pek çok araştırma yapılıyor. İnsan sağlığı üzerine olumsuz etkileri ispatlanmadığı söylense de GDO’lu bitkilerden ve hayvanlardan elde edilen ürünlerin meydana getirebileceği risklerin başında alerji gelmektedir. Son yıllarda özellikle çocuklar ve gençlerde artan alerjik reaksiyonlara dikkat çekmek istiyorum. Allerjinin dışında toksisite, kansorejenlik, antibiyotiğe dayanıklılık ve besin değerinde azalma gibi pek çok potansiyel risklerin olduğu ve bu riskleri doğrular nitelikte pek çok çalışmanın rapor edildiğini belirtmek isterim. GDO’lu ürünlerin sadece sağlık riskleri değil aynı zamanda çevresel risklerinin de olduğu bir gerçektir. Örneğin GDO’lu bitkilerin kalıntılarındaki toksik maddelerin toprağa ve suya geçtiğine ilişkin çok sayıda araştırma sonucu bulunmaktadır. Bt geni eklenmiş mısır bitkileri üzerinde beslenen faydalı böcek türlerinin ve hatta bu böceklerle beslenen arı ve kuşların ölüdüğüne dair raporlar mevcuttur. Benzer şekilde virüslere dayanıklı GDO’lu bitkilerin, başka virüs tiplerinin ortaya çıkmasına neden olabileceği deneysel olarak kanıtlanmıştır. Virüs genleri, diğer virüs ve retrovirüslerin genleri ile karışabilmekte, bunun sonucunda da patojeniteleri artmış yeni virüsler oluşabilmektedir. Herbisitlere dayanıklılık genlerinin GDO’lu bitkilerden çapraz döllenme yoluyla akraba yabancı ot türlerine geçtiğine ilişkin resmi raporlar yayınlanmıştır. GDO’lar içerisinde en yaygın kullanılanın herbisitlere dayanıklı transgenik bitkiler (HDTB) olduğu düşünülürse, işin vehametinin ne derece büyük olduğu ortadadır. HDTB’in neredeyse tamamı tek tip total herbisite karşı dayanıklılık geni içermektedir. Akraba yabancı ot türlerinin bu herbisite karşı dayanıklılık geliştirmesi, bu yabancı otlara karşı mücadele şansını büyük oranda ortadan kaldırmakta ve bunların agroekosistem içerisinde baş edilemez süper yabancı otlar olarak karşımıza çıkmasına neden olmaktadır. Bugün Arjantin’de HDTB yüzünden 1 milyon Ha alanda yabancı ot mücadelesinin yapılamaz hale geldiği bildirilmektedir. Ayrıca yabani floradaki gen değişimleri, onların gen kaynağı olarak değerlendirilmesini imkansız hale getirecektir. Yabancı otlarda herbisitlere karşı oluşan direnç gen kaçışlarının dışında sürekli aynı herbisitin (Transgenik bitkinin dayanıklı olduğu herbisit) kullanılmasıyla bir süre sonra oluşacak mutasyonlar sonucunda da ortaya çıkacaktır. Nitekim bugün tüm dünyada HDTB’de en yaygın kullanılan herbisit olan “glyphosate” karşı 16 yabancı ot türünde dayanıklılık tespit edilmiştir.

Bu işin bir de sosyo-ekonomik yönü bulunmaktadır. GDO’lu ürünlerin içerdikleri terminatör gen nedeniyle tohumluk üretimi yapılamamaktadır. Bu nedenle çiftçiler her yıl aynı ürünü satın almak zorundadır. Bu da dışa bağımlılık yaratacaktır. GDO’lu ürünlerin yaygınlaştırılmaya çalışılması zamanla yerel çeşitlerin kaybolmasına neden olacaktır.

Aslında bütün bu sayılanlardan öte birer canlı olan bitki ve hayvanlara olan saygımızı yitirmememiz gerekiyor. İnsan olarak bizler ne kadar saygıyı hak ediyorsak bizim dışımızdaki diğer canlılarında bu saygıyı o kadar hak ettiğini düşünüyorum. Aslında bu makaleyi yazmaya karar verdiğimde bitkiye saygı, hayvana saygı, doğaya saygı ve tabi insana saygı ve etik anlayışıyla kalemi elime aldım. Ama herhalde biraz da hızımı alamayıp GDO’nun ayıplarına giriverdim. İnsanlar üzerinde de genetik çalışmalar yapılıyor. Ama daha saklı, gizli bunu hepimiz biliyoruz. Ama şu soruyu kendimize sormamız gerekir. Bir dönem birilerinin ütopyasında olduğu gibi üstün ırk yaratma veya çeşitli özellikler bakımından üstün ama birbirinin aynı insanları klonlayıp çoğaltsak, sizce nasıl olur? Eminim birçoğunuz için düşünmesi bile ürkütücü. Ama GDO ile bitkiler ve hayvanlar aleminde bunu yapıyoruz. Canlıları kendi isteklerimiz doğrultusunda evirip çevirip hilkat garibeleri yaratıyoruz. Bu dünyada bizim ne kadar yaşamaya hakkımız varsa diğer canlılarında o kadar yaşamaya hakkı olduğunu unutuyor, varlığımızın ve doğallığımızın diğer canlıların varlığı ve doğallıyla var olduğunu unutuyor, etik davranmıyor genetiği değiştiriyoruz.

Genetiği değiştirilmemiş ürünler üretmek ve tüketmek dileğiyle.

Bu makale Ekin dergisinin 27. Sayısında basılmıştır.

Kaynak:  KİTİŞ Y.E., 2010. Gen-Etiği Değiştirilmiş Organizmalar. TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Adana Şubesi Yayın Organı Ekin Bülteni Sayı: 27, 5-6 s.





The weed species determined in apple orchards wheat and tomato fields in Isparta province and their some botanical features

13 11 2018

Yasin Emre KİTİŞ (1)        Hasan ÖZÇELİK (2)

(1) Cukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü, Adana

(2) Suleyman Demirel Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü,  Isparta

pdf1

İndir / download





Determination of weed species their observation frequencies and densities in wheat fields in Isparta province of Turkey

13 11 2018

Yasin Emre KİTİŞ  ( 1 ) Özhan BOZ  ( 2 )

(1) Çukurova Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Bitki Koruma Bölümü, Adana

(2) Adnan Menderes Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Bitki Koruma Bölümü, Aydın

Summary

The study was carried out to determine the weed species in wheat fields in Isparta province of Turkey in 2001. Observations were done in 114 wheat fields located in five different sub-regions. Weed species found in a 1 m2 frame thrown 4 times in 1 da area were identified and counted in order to determine the density, frequency and ground covers of weeds.

As a result of the survey in wheat fields, a total of 166 weed taxa belonging to 24 different families were identified. These included 1 cryptogame, 2 monocotyledoneous and 21 dicotyledoneous species. Among the weed species recorded Secale cereale L. was defined as the most common species with a frequency of 86.84 % , followed by Convolvulus arvensis L. and Centaurea depressa Bieb. with a frequency of 77.19 %  and 56.14 %  respectively.

Key Words : Weed, wheat, Isparta, survey

ÖZET

Çalışma Isparta ili buğday ekim alanlarındaki yabancı otların, rastlama sıklıklarının, yoğunluklarının ve kaplama alanlarının belirlenmesi amacıyla 2001 yılında yürütülmüştür. Isparta ili 5 bölgeye ayrılarak toplam 114 buğday ekim alanında survey yapılmıştır. Her tarlada o tarlayı temsil edecek şekilde seçilen 1 dekarlık alan içerisinde 4 kez 1 m2’lik çember kullanılarak yabancı otlar sayılmış, m2 deki yoğunlukları, kaplama alanları ve rastlama sıklıkları belirlenmiştir.

Çalışma sonucunda Isparta ili buğday ekim alanlarında 1 tohumsuz, 2 tek çenekli (monokotiledon) ve 21 çift çenekli (dikotiledon) olmak üzere 24 familyaya ait 159’u tür, 7’si cins düzeyinde toplam 166 yabancı ot taksonu saptanmıştır. Bu türlerden Secale cereale L. % 86.84’lük rastlama sıklığı ile en çok rastlanan yabancı ot türü olurken, % 77.19 rastalama sıklığı ile Convolvulus arvensis L. 2. ve % 56.14 rastalama sıklığı ile Centaurea depressa Bieb. 3. sırada yer almıştır.

 Anahtar Kelimeler : Yabancı ot, buğday, Isparta, survey

pdf1

İndir / download